İBRET-İ NÜMA SÖZLER - 6
Canibim.Com

İBRET-İ NÜMA SÖZLER - 6 - Canibim.Com

H A D İ S : Ahir zaman da en çok korktuğum şey;Alim geçinen insanlar,konuşması güzel,ikna edici fakat,söylediklerini kendisi yaşamıyor,içi boş.Diğer korktuğum şey; Ümmetimin Dünya ehli olması ve zenginin dinden uzaklaşması.Yıldızlara ve fallara itibar etmesi,kader üzerinden fazla ileri geri konuşması.


T U R İ Z İ M :Kabiliyet ve isdidat oluşmadan,cebine parayı koyan hemen Hacca gidiyor.Ahlakı ve istikametini düzeltmeden orada her türlü huysuzluğu yapıyor.Haçda bütün insanların karekteri ve içi dışına çıkıyor.Beytullah tavafından daha çok çarşı,Pazar tavafı yapılıyor.İnsanlar tulü emelden birtürlü kurtulamıyorlar.Çoğunun Hacca gitmeden önce ki hali ile geldikten sonraki hali arasında fazla bir fark bulunmuyor.Hatta “bazıları” daha fazla ehli dünya oluyor.


İ B N Ü L V A K D :”Vaktin çocuğu” dervişe verilen isim budur.Yani derviş geçmişde veya gelecekte yaşamaz.Anı yaşar,”geçmiş geçti,gitti.Gelecek ise henüz gelmedi belkide göremiyeceğiz.Onun için anı fırsat bilip değerlendirmek lazımdır.


H A D İ S : Ebu Hüreyre (ra) Bir kul Allah huzuruna getirilince Allah (cc) o kula Dünya’da benim sevdiğim Allah dostlarım vardı,bunlardan hiç birini sevdin mi?Onların hürmetine senin günahını affedeyim diye buyurur.(kul hakkı hariç)


İ S R A  S U R E S  İ: 71=”Herkes kendi dönemin de imamına tabi olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur.”


Ü Ç  F E L S E F E C İ : Mevlanaya  hazırladıkları “tuzak” sorularla huzuru galirler.Mevlana da bu ateist adamları Şemse gönderir.Şems camide talebelerine “teemmüm” abdesini tatbikatlı biçimde anlatıyor.Felsefeciler Şemse sana üç tane sorumuz var derler.1-Sizin dininiz Allah her yerdedir diyorsunuz o zaman bana Allah’ı göster.2-Şeytan ateşten yaratıldığını söylüyorsunuz,cehennemde ateşten hiç ateş,ateşi yakarmı? 3- Dininiz neden insanların haklarını ve özgürlüğünü sınırlandırıyor? Bırakın herkes özgürce dilediğini yapsın.


Şems bu soruları sessizce dinler sorunuz bittimi diye sorar.Onlar da evet der.Şems önünde duran toprak kerpici soru soran adamın başına vurur.Adamın başı yarılır kanlar akar.Bu adamlar doğruca kadıya gidip Şemsi şikayet ederler.Kadı Şemsi hemen huzura çağırtır ve şikayetleri yüzüne okur bunu senmi yaptın der.Şems evet diye cevap verir.Kadı ise sebebini sorunca Şems olanı biteni baştan aşağıya anlatır ve ben bu adamların sorularına cevap verdim der. Kadı nasıl yani?


Şems Cevap:1= Bunlar bana Allah’ı göster dedi.Başı yarılanda bana “ağrısını” göstersin. Cevap 2: - Ateş,ateşe nasıl azap eder dedi,İnsan topraktan yaratıldı kerpiçte toprak nasıl canı yandı ki? Cevap :3 – Neden insanların özgürlüğünü kısıtlıyorsunuz dedi.Bende özgürce istediğimi yaptım işte.Şemsin bu bilge cevabından felsefeci ataisler mahçup birşekilde oradan ayrılıp gittiler.


D O Ğ R U  Y O L : Fatiha’daki sıratel müstakim,doğru yol Allah’a giden yoldur yani “Tarikat’tır. Bunlar Kur’an ve Sünnetin kaynağı bir şehrin su deposu gibidir.Şehrin bütün evlerine akan çeşme gibidir.Çok ve çeşitli olması bir nakısa değil bilakis zenginliktir.Hepisi ana depodan akar.Orası Kur’an ve Sünnet deposudur.


Tarikat,aynı zamanda da ihsan makamıdır.Allah’ı görüyormuş gibi devamlı “huzur da” “RABITA” ve zikirde olması dervişe ihsandır.


H.Z. H Ü S E Y İ N (r.a) : Zındığın biri Hz.Hüseyin aleyhinde devamlı ileri geri konuşuyormuş.Bu zındık hakkında bilgide Hz.Hüseyine anlatılmış.Hz.Hüseyin (ra) bir  tepsi taze hurma ile bu zındığın evine gitmiş.Adam kapıyı açar Hz.Hüseyini görünce şaşırır,bunlar nedir diye sorar.Hz.Hüseyin (ra) Sen benim aleyhimde konuşarak güzel amellerin bana verdin,bende buna karşılık sana hediye getirdim der.


D Ü N Y A N I N  M E R K E Z İ N E R E : İbni Sinaya  birisi dünyanın merkezini sorar? İbni Sina o adama sen de hekimsin söyle bana “can” vücudun neresinde ise bana söyle,bende sana Dünyanın merkezini söylüyeyim der.


Ruhsatlara değil,Azimetlere sarılmak gerekir.Hizmette muhabbet sırrı vardır.Cemal ve Celal sırrı iç içe girmiştir.Tevazu üzere derviş olmalı.Baş olma sevdasına düşmemeli.Yolda olmalı,hizmet ehli olan davası olmayan bu yolda menzil alır ve hedefe sağlam varır.


Keramet istikametten üstün değildir.Kamil mürşütte aranan özellik “keramet” değil istikamet olmalıdır.Kur’an ve Sünnete uygun yaşamak en güzel keramettir.


Tasavvuf,farklılıkları zenginlik ve güzellik olarak görmüştür.Bu bir çelişki ve zafiyet değildir.

Maddi zenginlik insanı bir yere kadar mutlu eder,sürekli değildir.Yunus ne güzel demiş.” Varken bu kadar Dünya varlığı / Geçmez gine gönül darlığı.


Dervişin hanımı da saliha olursa kocasını “Cennete” ,Hanım saliha olmaz ise kocasını ahirete ulaştırır.


 اتركوا الترك ما تركوكم فان اول من يسلب من امتى ملكهم وما خولهم الله بنو قنطوراء. Hadisin anlami: Türkler sizi terk ettiği müddetçe sizde turkleri terk ediniz. Çünkü benim ümetime hakimiyetini ve Allahın onlara verdiği nimetleri ilk olarak kantura oğulları onlardan zorla alacaklar.

 

 

 

M I S R İ  N İ Y A Z İ ‘nin bir müridi vardı Yusuf isminde.Şeyhine Esmayı Hüsnanın manayı münüfünü merak ettiğini şeyhinden bunun kendisine öğretmesini istedi. Aradan 6 ay geçmiş olmasına rağmen şeyhinden hala bir cevap alamamıştı.Şeyhine bir daha bu konuyu hatırlattı.Şeyhi Yusufa ağzı  bezle kapalı bir su testisini verip bunu filan şehirdeki arkadaşına kırmadan götürmesini istedi. Derviş testiyi alıp hemen yola çıktı. Üç gün yol gidip bir yerde mola verdi.Burada içine bir vesvese düştü acaba bu testinin içinde ne vardı ki şeyhi bunca uzaktaki arkadaşına bunu gönderiyordu.


Bu merakı daha da artınca daha fazla dayanamadı testinin bezle bağlı ağzını açtı,testinin içinden bir fare çıkıp hemen oradaki çalıların arasına kaçar.Derviş şaşırır ve üzülür keşke açmasaydım da bunu yarine salimen götürseydim der.Olan oldu pişmanlığın bir faydasının da olmayacağını düşünerek,boş testiyi yerine götürmenin de bir anlamı yok deyip tekrar şeyhinin dergahına geri döndü.Şeyhine olanları anlattı.

Şeyhi dervişi dinledikten sonra,şöyle dedi;Evlat daha bir testiye sahip çıkamıyana nasıl “Esmanın “ sırrı emanet edilir diyerek dervişi Yusufa ibreti numa bir ders verir.


E B U  V E F A ‘nın oğlu babasının dervişlerinin kırbalarını elindeki şişle devamlı deler.Su satan ve geçimini bununla sağlayan bazı ihvanlar kırbada yama yapacak yer kalmayınca mecburen bu durumu şeyh Ebu Vefa’ya anlatırlar.Şeyh bunları öğrenince çok üzülür hemen hanımına gidip olanları anlatır ve biz nerde hata yaptık ben düşündüm bir hata bulamadım hanım birde sen düşün der.


Hanımı efendi bunun suçu bende der ve anlatır.Ben bu çocuğa hamile iken komşuya gittim oturmaya odada masa üstünde portakal vardı canım çok çekti söylüyemedim ev sahibi öenek getirmek için diğer odaya gittiğinde nefsimi köreltmek için elimdeki örgü şişimi portakala batırıp şişi yaladım bundan başka hiçbir yanlışım yok der.


Vefa hz’leri hanım hemen komşuya git helalleş der.Hanım anne komşuya gider olan biteni anlatır ve helallik ister,konşu ise bunu duyunca çok üzülür o portakalı nasıl olduda sana ikram etmemişim özür beyanı ile helalleşirler.Sonra Şeyh efendi kırbacılara yeni kırba alıp hediye eder.Çocuklarına şiş verip kırbacılarıda cocuğun yanına gönderirler çocuk elindeki şişle yeri eşeler durur hiç kırbacılarla ilgilenmez olur.(NOT: Bu olay Hühayi hz.içinde anlatılır,isim önemli değil olay önemli)


B E H L Ü L  D A N E  üstü başı toz,toprak Halife Harun Reşitin yanına gelir,Halife nerden geldiğini Behlüle sorar,Behlül Cehennemden ateş almaya gittiğini söyler.HarunReşit peki ateşi getirdinmi der.Behlül dane cevaben hayır “herkes bu dünyadan ateşini oraya götürüyormuş der.


B E H L Ü L  D A N E Y E  bir tüccar gelir bana söyle paramı nereye yatırıp daha çok kazanayım der.Behlül ‘de demir al sat der.Tütcar hemen bütün parasını demire yatırır.Bir zaman sonra demir çok para yapar,tüccar da elindeki demiri satar ve çok para kazanır.


Tüccar içinden Behlül için şöyle düşünür,Behlül fakir üstü başı eski neden kendisi kazanmıyorda böyle perişan dolaşıyor diye içinden geçirir ve Behlüle tekrar kazandığı parayı neye yatırayımda daha çok kazanayım demeye gelir.Behlül Dane de bu adamın içindeki kendisi ile ilgili düşüncesini bildiğinden bu seferde ders olsun diye adama “soğana” parasını yatırmasını söyler.


Adam bütün parasını daha çok kazanmak için soğana yatırır,soğon fire veren ve çabuk bozulan bir bitki olduğundan adam bütün parasını yatırdığı soğon çürüyüp telef olduğundan tüccar da iflas ederek içinden geçirdiğ fesatlığın cerimesini öder.


M I S R İ  N İ Y A Z İ  ‘ye zenginin biri gelmiş kendisine para yardımı yapacağını söylemiş.Mısri’de bu yardımı kabul etmiş ve zengin adama ne kadar paran var diye sorar.Adam da üç bin altını olduğunu söylemiş.

Mısri Niyazi adama peki paranı beş bin altına çıkarmayı istermisin demiş? Adam kim istemez ki demiş,Mısri bu sefer adama on bin altının olmasını istermisin demiş. Adam Niyaziye tabi isterim kim istemez ki der.Niyazi adama senin neren zengin be adam,sende hiçbir kanaat yok ki,var git işine diyerek parasını da kabul etmemiş.

 

Hayırlar fethola… Şerler def’ola… Meydanlar küşâd ola… Çerağlar rûşen ola… Sadırlar keşfola… Âşıklar vuslat bula… Hû…

 

“YÖRÜK DEĞİRMENLER GİBİ DÖNERLER

EL ELE VERMİŞLER HAKK’A GİDERLER”

 “Bir zikir meclisinde zikrullah ya kuûden yani oturularak, ya kıyamda, ayakta durularak yahut devrân edilerek yani dönülerek icrâ edilir. Bu üç farklı tavır aynı zamanda coğrafî ve kültürel üç farklı havzaya ve meşrebe işaret eder. Efendimiz (s.a.s.)’in teşrifi ile beraber ilk olarak Hicaz bölgesinde zuhûr eden meşrepler daha çok kuûden zikretmişler daha sonrasında Şam havzasına yayılan Kâdiriyye, Rifaiyye, Sadiyye gibi mektepler ise zikir cemiyetinde kıyam etmişlerdir.


İslâm’ın nuru, Mâverâünnehir ve Anadolu topraklarına eriştiğinde ise devrânî tarîkler zuhûr etmiştir. İslâmî ilimler açısından dahi dinî bir delil olarak kabul edilen örfî farklılıklar bu çeşitliliğin zuhûrunda önemli bir etken olarak telakki edilmelidir.”

 

NOT: ALLAH (CC) BİZLERİ BU GÜZEL AMELLERİ, YAPANLARDAN EYLESİN İNŞAALLAH  HU...

 

 

 


Tüm YAZILI SOHBETLER